Aybebe henüz Aybebe değilken yani henüz açılmamışken şu anki binalarımızın önünden iki yıl boyunca geçmişliğim, ve bu binalarda ne güzel anaokulu olur demişliğim vardır. Düşünceden harekete geçme epey bir zaman aldı. Ve nihayetinde bir gün şöyle bir dolaşayım diye çıktığımda, kendimi şu anki yerimizin çeyreğini tutmuş olarak evde buldum. Yıl 2006’ydı. Günlerden pazardı. Ertesi gün tekrar binaya geldiğimde yağmurdan arklar açılmış, taşlı bahçesi ve alt kapısında elimiz böğrümüzde, biz bu işin altından nasıl kalkacağız duruşu vardı. Ama her zaman derim, Allah her kulunu çok sever, ama bizi başka sever. Gönlümüze göre verdi. Önce taşlı bayırı yeşil alan haline getirinceye kadar iki işçi on bir gün boyunca çalıştı. Yukarıdan toprak aldılar, taş aldılar, aşağıya bıraktılar. İşte şimdiki hafif eğimli bir düzlüğe ulaştılar ki pes dediler. Bizden bu kadar daha fazlasını istiyorsan bir dozer getireceksin. Tamam kızma ustam, bizim de bahçemiz hafif eğimli olsun, ne olur ki? Hiç kazma vurmadıkları yüksekçe kalan yeri de ilerde sahne yaparım dedim. Gerçekten de sonraki zamanlarda bu alanı sahne olarak kullanmışlığım vardır.

 

Bir dikili ağacım yoktu ama o çeyrek alanı -bu arada yandaki yeri de ilerisini hesaplayarak- yüz seksen üç ağaçla yeşillendirdik. Bakmayın siz şimdilerde ağaçlarımızın binaların boyunu geçtiklerine. Bakar bakar dururdum, Allahım, bu ağaçlar ne zaman büyüyecekler de bize duvar olacaklar? Yedi yıl beklememiz lazımmış. Öğrendim. İlk öğretmenimiz Derya Öğretmen. Okulun bahçesini kazdığımız sırada anlaştık. Ortada okul yok henüz. Kurucu müdürümüz Betül Hanımla da öyle.

 

Nihayet ağustos oldu. Her şey tamam, resmi işlemler ve hazırlıklar bitti, açıldık. Ama çocuk yok. Park park el ilanları dağıttığımızı hatırlıyorum öğretmenlerimizle ve Meryem Betül’le. Henüz bir ya da birkaç kaydımız var. Bahçede ses yok. Ne yapalım, sitelerin çocuklarını getirelim parkımıza onlar oynasınlar. Nerde çocuk var, topluyoruz bahçeye. Hah, şöyle biraz neşe gelsin, biraz çocukluğum gelsin, ses gelsin.

 

İlk yıllar zor geçti. Bana demişlerdi. Beş yıl sabredeceksin. Hatta dediler ki sular yokuş yukarı akmaz. İşin çok zor, sen dağın tepesindesin dediler. Yanında doğru düzgün bir site de yok, dediler. Bulunan villaların da yüzde sekseni boş. Dolu olanlar da kredi ödüyorlar, çocuklarına para mara ayıramaz dediler. Daha neler dediler. Canımı dişime taktım. Sabredeceğim. Eğildim, büküldüm, ama kırılmadım Allah’ın izniyle. Hiç unutmam. Bir gün öğretmenim geldi arefe gününde. “Bayrama harçlıksız mı gireceğim öğretmenim.“ Bilmiyordu ki ben de onunla aynı durumdayım. Çok şükür ben ne haldeysem, halden anlayan çalışma arkadaşlarıma sahibim. O bayram, benim için bayram olmadı tabi. Evden dışarı adımımı atmadım. Kitap da okumadım. Ben canımın sıkıldığı zamanlarda kitap mitap okumam.

 

Kitap dedim de biz hala kitabın orta yerinden çalışmaya devam ediyoruz. Yaş guruplarını hiç birleştirmedim. İki çocuk da olsa, üç çocuk da olsa tek öğretmene verdim, ama birleştirmedim. Bir şiardı bu. Şimdilerde değil yaş gruplarını birleştirmek, yaşların binalarını bile ayırıyoruz. Sınıflara ayırırken aylarını bile hesaplıyoruz. Bir anaokulunun okul gibi olması için en az yedi çalışana ihtiyacı vardır. Bir müdür, bir aşçı, bir temizlikçi ve dört de öğretmen. Kendimi saymıyorum. Personelden ödün verdiğinizde, kalitenizden de ödün veriyorsunuz. Bir kez ödün verdiniz mi bir sonraki adımda verecek ödün de bulamıyorsunuz.

 

Okulumuz Kurtköy’ün şu an için en çok tercih edilen kurumlarından birisi konumunda. En iyisi demiyorum. Hiçbir kuruma haksızlık etmek istemem. Daha çok velilerimizin tavsiyesiyle kayıtlar yapıyoruz. Son zamanlarda interneti aktif kullanmamızın meyvelerini de yemiyor değiliz hani. İnternetten gördüm, geldim diyenler de çok. Bu da çok güzel. Bir veliye bir veli gözüyle bakmıyoruz. Her bir velimiz aslında en az on velidir. Onları memnun edebilmek için gayret ediyoruz. Çünkü biz hizmet üretiyoruz.

 

Okulumuz bölgede ilk açılan okullardan biridir. Sonrasında birçok anaokulu açılmıştır, bu duruma çok da sevinmişimdir. En azından bölgemizde bu alanda piyasa oluşmasına katkı vermişlerdir.

 

Aybebe, çocuklarımızın Aybebiş’i ya da Aybebişkosu’dur. En çok zorlandığımız şey okulumuzun adıyla ilgilidir. Israrla telefonun karşısındaki Aydede diye tekrarlar, biz de bebek bebek deriz tekrarla, öyle anlarlar. Aydede’yi de düşünüyoruz ama bir huzur evi açacağımız zaman diyoruz.

 

2008 yılında bitişiğindeki binayı, 2011 yılında da giriş sağdaki iki binayı da ilave eden Aybebe şimdilerde yüz atmış yedi kontenjanıyla; on dört öğretmeni, biri pisikolog biri eğitim yöneticisi iki müdür, çocuk gelişim alanında Amerika’da yüksek lisans yapmış, Aybebe program geliştirmeden ve uygulamadan sorumlu bir arge sorumlumuz, üç branş öğretmeni, dört servisi, üç aşçısı, iki temizlik personeli, beş stajyeri ve bütün bu işleri organize eden Gazi Eğitim mezunu bir koordinatörüyle tebessümle ve güleryüzle çalışıyoruz. Minicik kalpleri ısındırmak için, onlara bir ömür fayda görecekleri geleceklerinin temellerini atmak için ve çocuklarımızı emanet olarak ailelere ve bizlere veren Sahibini memnun etmek için çalışıyoruz.

 

Çalışmaya da devam edeceğiz inşallah.